Dişlerdeki Beyaz Lekeler Neden Olur, Nasıl Geçer?

Dişlerde, yapısal zayıflıklara ve olası çürük gelişimine işaret eden beyaz lekeler, bir diğer adıyla başlangıç çürükleri gözlenebilir. Uygulamada “başlangıç lezyonları” adıyla da bilinen beyaz lekeler hızlı ve kolay bir şekilde teşhis edilebilir; deneyimli ve yetkin bir diş hekimi marifetiyle kısa sürede, pratik bir şekilde, herhangi bir acı hissedilmeden tedavi edilebilir.

Diş, mine isimli sert bir madde ile kaplıdır. Dış çevre ile hassas sinirler arasında koruyucu bir işlev gösteren mine yapısı, aşınma ve yıpranma, asitli içecekler ve zayıf ağız hijyeni sebebiyle zayıflayabilir. Zayıflayan mine tabakasında zamanla çukur oluşumu başlar. Oluşan çukur ise diş çürüğü olarak isimlendirilir. Söz konusu çürükler frezle delinmeksizin yahut dolgu işlemine başvurulmaksızın tedavi edilebilir.

Dişte oluşan bu çürüklerin ayırıcı göstergesi ise beyaz lekelerdir. Beyaz lekeler sadece azı dişlerde değil, dişlerin tamamında etkisini gösterdiği için tüm dişlerde gözlenebilir. Bu açıdan, beyaz lekelerin tespit edilmesi güç değildir. Dişlerde beyaz leke oluşumu gözlendiğinde ihmalkar davranmaksızın yetkin bir diş hekimine başvurmak, başarılı ve kalıcı bir tedavi için en sağlıklı yaklaşımdır.

Beyaz Lekelerin Görünümü ve Fark Edilmesi

Beyaz lekeler, adından da anlaşılacağı gibi, diş yüzeyinde çevresindeki mine renginden daha açık, genellikle opak veya tebeşirimsi beyaz renkte görünen alanlardır. Sağlıklı mine yarı saydam bir yapıya sahipken ve altındaki dentin tabakasının rengini bir miktar yansıtırken, beyaz lekelerin olduğu bölgelerde minenin mineral yoğunluğu azalmıştır.

Bu mineral kaybı, ışığın mine içinden geçişini ve yansımasını değiştirir, bu da opak beyaz görünümün ortaya çıkmasına neden olur. Bu lekeler pürüzsüz bir yüzeye sahip olabileceği gibi, bazı durumlarda hafif pürüzlü de hissedilebilir.

Bu lekeleri fark etmek her zaman kolay olmayabilir, özellikle arka dişlerde veya dişlerin iç yüzeylerinde yer alıyorlarsa. Ancak genellikle dişlerin ön yüzeylerinde, özellikle diş eti çizgisine yakın bölgelerde veya diş teli kullananlarda braketlerin etrafında daha belirgin olurlar. Dişler kuruduğunda beyaz lekeler daha görünür hale gelir, çünkü tükürüğün ıslaklığı normalde renk farklılıklarını bir miktar maskeler.

Kendi kendine yapılan kontrollerde veya rutin diş hekimi muayenelerinde bu tür renk değişikliklerine dikkat etmek, erken teşhis için önemlidir. Ayna karşısında, iyi aydınlatılmış bir ortamda dişlerinizi düzenli olarak incelemek, olası değişiklikleri fark etmenize yardımcı olabilir.

Ortodontik Tedavi ve Beyaz Leke Riski

Ortodontik tedavi (diş teli veya şeffaf plak tedavisi gibi) gören bireylerde beyaz leke oluşma riski, tedavi görmeyenlere göre daha yüksektir. Bunun temel nedeni, dişlerin üzerine yapıştırılan braketlerin, tellerin veya kullanılan diğer apareylerin diş yüzeyinde plak birikimini kolaylaştırmasıdır. Bu apareyler, diş fırçasının ve diş ipinin bazı bölgelere ulaşmasını zorlaştırarak etkili bir ağız temizliğini engeller.

Özellikle braketlerin etrafındaki alanlar, plak birikimi ve bakteri üremesi için ideal bölgeler haline gelir. Plaktaki bakteriler şekerleri aside dönüştürdüğünde, bu asitler doğrudan braketin etrafındaki mineye temas ederek demineralizasyona ve sonuç olarak beyaz lekelere yol açar.

Ortodontik tedavi sırasında beyaz leke oluşumunu önlemek için çok daha titiz bir ağız bakımı rutini uygulamak şarttır. Bu, normalden daha sık ve daha dikkatli diş fırçalamayı, özel olarak tasarlanmış ortodontik fırçalar veya arayüz fırçaları kullanmayı ve diş ipi veya ağız duşu gibi yardımcı araçlarla diş aralarını ve braket çevrelerini temizlemeyi içerir.

Florürlü diş macunlarının yanı sıra, diş hekiminin önereceği florürlü gargaralar veya yüksek florür içerikli profesyonel uygulamalar da minenin direncini artırmaya yardımcı olabilir. Tedavi süresince düzenli diş hekimi kontrolleri, olası sorunların erken tespiti ve önleyici tedbirlerin alınması açısından kritik öneme sahiptir. Ortodonti uzmanları da tedavi öncesinde hastaları bu risk konusunda bilgilendirir ve doğru ağız hijyeni teknikleri konusunda eğitim verir.

Dişlerdeki Beyaz Leke (Lezyon) Nasıl Tedavi Edilir?

Dişlerde gözlenen beyaz lekelerin diş çürüğü oluşuma işaret ettiğini belirtmiştik. Ne var ki, dişte beyaz lezyonların var olması mutlaka çürüğünün varlığını göstermez; yalnızca dişte çürük oluşumunun başlangıcına işaret eder. Bir başka ifadeyle, dişteki mine yapısının riske girdiğini gösterir. Buna karşı başvurulabilecek en etkili yöntem, rekalsifikasyon veya mine yapısındaki kalsiyumu güçlendirmektir.

Dişlerdeki beyaz leke oluşumuna karşı önlem almak içinse dişlerdeki kalsiyumu onaran bir diş macunundan yardım alınabilir. Bu sayede, ilgili bölgedeki zayıf noktaları güçlendirmek ve dişleri gelecekte oluşması muhtemel beyaz lekelere karşı korumak mümkündür. Ayrıca, diş hekiminiz dişlerinizdeki zayıflıkları gidermek ve güçlendirmek amacıyla florür tedavisine de başlayabilir.

Diş yüzeyinde gözlenen beyaz lezyonlara karşı başvurulabilecek başka bir tedavi yöntemi ise diş beyazlatma işlemidir. Hassas bir diş beyazlatma işlemi, diş rengi ile dişteki lekelerin rengi arasındaki farkı doğal bir şekilde azaltarak renk dengesi sağlar. Başlangıç çürükleri yani beyaz lezyonlar dişte boşluk oluşturacak düzeyde ise diş hekimi marifetiyle reçine işlemi uygulanabilir.

Dişinizde lezyon oluşumunu tespit ettiğiniz takdirde, zaman kaybetmeden, size uygun bir tedavi planı düzenlemesi amacıyla yetkin ve deneyimli bir diş hekimine başvurmanız en doğru yaklaşım olacaktır. İhmali davranmanız halinde, dişinizde henüz oluşmaya başlayan bu küçük lekeler, gelecekte çok daha ağır bir tedavi prosedürü gerektiren ciddi bir çürüğe zemin hazırlar.

Dişlerdeki Beyaz Lekeler Nasıl Geçer?

Dişlerde zamanla, yapısal nedenlerle ve/veya çevresel faktörlerle beyaz lekeler (lezyon) yani başlangıç çürükleri oluşabilir. Başlangıç çürüklerinin oluşumuna etki eden çok sayıda ve çeşitte faktör ve sebep mevcuttur. Şimdi, beyaz leke oluşumuna zemin hazırlayan, beyaz leke oluşumunu tetikleyen ve artışına etki eden başlıca sebep/faktörleri sıralayalım:

  • Dental Florozis

Dental florozis, genellikle sekiz yaş ve öncesi dönem olan diş çıkarma döneminde alınan fazla klorür sebebiyle gelişir. Dental florozis gelişimi ise dişlerde beyaz leke oluşumuna zemin hazırlar.

  • Mine Hipoplazisi

Mine yapısının olgunlaşmaması, mine tabakasının yeteri kadar gelişmemesi veya olması gerekenden daha ince ise mine hipoplazisi gözlenir. Mine hipoplazisi ise dişlerde beyaz lezyon oluşumunu tetikleyebilir.

  • Asit

Asitli yiyecek ve içeceklerin tüketilmesi de dişlerde beyaz leke ve oyuk oluşumuna sebebiyet verebilir.

  • Yetersiz Ağız Bakımı

Ağız bakımının yetersiz olması, dişte beyaz lekelere neden olabilir. Buna karşı önlem almak için düzenli diş fırçalamak, diş ipi kullanmak, diş yüzeyinde plak birikmesine engel olmak vb. işlemlere başvurulabilir.

  • Erken Evre Diş Çürükleri

Diş çürüğü oluşumunun önemli belirtilerinden birisi de beyaz leke varlığıdır. Söz konusu lekeler ilgili dişin mine tabakasındaki mineral eksikliğine işaret edebilir. Bu eksikliğe karşı etkili ve sürdürülebilir bir tedaviyle önlem alınmadığı takdirde, gelecekte ciddi diş çürüğü sorunları ile karşı karşıya kalınabilir.

Dişteki Beyaz Leke Nasıl Temizlenir?

Dişlerdeki beyaz leke oluşumuna son vermek ve mevcut lekelerin kalıcı bir şekilde giderilmesini sağlamak için diş hekimine başvurmak gerekir. Diş hekimi, ilgili diş ya da işleri inceledikten sonra bu soruna karşı efektif bir tedavi planlaması hazırlayıp uygulamaya koyar. Ancak, en doğru tedavinin belirlenebilmesi için öncelikle leke oluşumunun asıl sebebinin tespit edilmesi gerekir. Leke oluşumuna neden olan başlıca faktörler şunlardır:

  • Mikroabrazyon

Mikroabrazyon yönteminde aşındırıcı bir madde yardımıyla mine tabakasının az bir kısmı çıkarılır. Beyaz lezyonların giderilmesine ve diş görünümünün iyileştirilmesine katkı sağlar.

  • Diş Beyazlatma

Dişler çeşitli faktörlere bağlı renk değiştirebilir. Dişteki lekelenmelerin nedeni yalnızca renk değişimine dayanırsa, diş beyazlatma tedavisi alarak renk beyaz lezyonlar giderilebilir. Fakat özellikle belirtmekte fayda var ki, diş beyazlatma tedavisi her türden beyaz lezyonda başarılı sonuçlar sağlamayabilir.

  • Diş Yapıştırma

Dişin doğal rengi ile uyumlu bir rezin malzeme kullanılarak ilgili bölgedeki lekelerin giderilmesi sağlanabilir.

  • Veneer Kaplama

Beyaz lezyonların yoğun ve geniş bir alanda gelişmesi durumunda veneer kaplama yöntemine başvurulabilir.

  • Florür Tedavisi

Dental florozis sebebiyle gelişen beyaz lekelere karşı florür tedavisi uygulanabilir ve bu sayede eksik mineraller dişe tekrar kazandırılır.

Dişlerde Beyaz Leke Oluşması Nasıl Engellenir?

Diş yüzeyinde beyaz renkli lekelenmeler birbirinden farklı etkenler sebebiyle meydana gelebilir. Mineral kaybı, bakteri artışı ve yüksek düzeyde florür alınması bu etkenler arasında yer alır. Söze konu etkenlere dikkat etmek ve buna göre hayat düzeni oluşturmak, dişte beyaz lezyonların oluşmasını önlemek adına başarılı ve sağlıklı bir yaklaşım olacaktır. Şimdi, bahse konu lekelere karşı alınabilecek pratik önlemlere mercek tutalım:

  • Düzenli Aralıklarla Ağız ve Diş Bakımı

Ağız ve diş sağlığını korumanın en pratik yolu, günde iki – üç kez diş fırçalamak ve bir kez diş ipi kullanmaktır. Düzenli diş fırçalama ve diş ipi kullanma alışkanlığı sayesinde diş yüzeyinde biriken plaklara ve gelecekte olası çürüklere karşı güçlü bir önlem alınır.

  • Florürlü Diş Macunu Kullanmak

Ağız hijyeni ve diş sağlığı için doğru diş macununu kullanmak önemlidir. Diş macununda doğru seçim için diş hekimi değerlendirmesine ve tavsiyesine gerek duyulmakla birlikte, florürlü diş macunlardan yararlanmak doğru bir yaklaşım olacaktır. Zira florür, dişlerin güçlenmesi ve çürük oluşumunun önlenmesi bakımından gerekli bir mineraldir.

Florürlü diş macunu kullanmanın bir diğer önemli faydası ise mine tabakasının güçlendirilmesine katkı sağlamasıdır. Zira mine tabakası, florür içeren diş macununun içindeki florür mineralini zamanla emer ve eksik florür düzeyini artırarak güçlenir. Zayıfken güçlenen mine tabakası ise erken evredeki çürüklerin giderilmesine, dişlerin zamanla sağlıklı ve canlı bir görünüm kazanmasına yardımcı olur.

  • Asitli Yiyecek ve/veya İçecek Tüketimini Sınırlandırmak

Sık ve yoğun bir şekilde asitli yiyecek – içecek tüketimi, ilk olarak mine tabakasının erimesine ve beyaz lezyon oluşumuna, sonrasında ise telafisi güç diş sorunları yaşanmasına neden olabilir. Bu nedenle, özellikle gazoz, spor içecekleri, asitli meyveler gibi içeriğindeki asit yoğunluğu fazla olan besin ve içecekleri olabildiğince az tüketmek yararlı olacaktır.

  • Düzenli ve Yeteri Kadar Su Tüketmek

Günlük tüketilmesi gereken su miktarı kişiden kişiye farklılık gösterir. Öncelikle ideal su tüketim miktarınızı öğrenmeli ve her gün bu miktarı tüketmeye özen göstermelisiniz. Zira yeterli düzeyde su tüketmeniz halinde ağız içi asit düzeyiniz dengelenir ve yüksek asit sebebiyle beyaz lezyon oluşumuna karşı başarılı bir önlem alınabilir.

  • Yüksek Düzeyde Florüre Maruz Kalmamak

Diş sağlığı için son derece önemli ve gerekli olan florür, her faydalı mineral gibi gereğinden fazla tüketildiğinde yarardan çok zarar verir. Dolayısıyla, florür tüketiminde aşırıya kaçmak çeşitli sorunları beraberinde getirebilir. Dental florozis ve buna bağlı beyaz leke gelişimi de bu sorunlar arasında yer alır.

  • Dişleri Düzenli Olarak Kontrol Ettirmek

Deneyimli, yetkin ve başarılı bir diş hekimine düzenli aralıklarla görünmek, ağız ve diş sağlığını kalıcı ve sürdürülebilir şekilde korumanın en etkili yoludur. Bu sayede, ağız ve diş sağlığınıza yönelik risk oluşturabilecek sorunlar önceden teşhis edilebilir ve zamanında aksiyon alınarak tedavi edilebilir.

Çocuklarda Beyaz Lekelerin Önlenmesi

Çocukluk dönemi, dişlerin gelişimi ve sürmesi açısından kritik bir evredir ve bu dönemde alınan önlemler, ömür boyu sürecek ağız sağlığının temelini atar. Çocuklarda beyaz leke oluşumunu engellemek için ebeveynlere önemli görevler düşmektedir.

Öncelikle, erken yaşlardan itibaren düzenli ve doğru diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması gerekir. İlk diş sürdüğü andan itibaren (genellikle 6 ay civarı), ebeveynler temiz, nemli bir bez veya parmak fırçası ile dişleri nazikçe temizlemelidir.

Çocuk kendi kendine fırçalayabilecek yaşa geldiğinde (genellikle 2-3 yaş), florürlü diş macunu kullanmaya başlanabilir, ancak yutma riskine karşı miktar çok az (pirinç tanesi kadar) olmalı ve fırçalama mutlaka ebeveyn gözetiminde yapılmalıdır. 6 yaşına kadar macun miktarı bezelye tanesi kadar artırılabilir ve çocuğun macunu tükürmesi teşvik edilmelidir.

Beslenme alışkanlıkları da çocuklarda beyaz leke riskini doğrudan etkiler. Şekerli atıştırmalıkların, bisküvilerin, şekerlemelerin ve özellikle biberonla verilen şekerli sıvıların (meyve suyu, süt gibi) tüketimi sınırlandırılmalıdır.

Gece yatmadan önce veya uyku sırasında biberonla şekerli sıvı verilmesi, "biberon çürüğü" olarak bilinen ve genellikle ön dişlerde yaygın çürüklere ve beyaz lekelere yol açan ciddi bir duruma neden olabilir. Su tüketimi teşvik edilmeli, şekerli içecekler yerine su tercih edilmelidir. Ayrıca, dental florozis riskini önlemek için çocuğun aldığı toplam florür miktarına dikkat edilmelidir.

Eğer yaşanılan bölgenin içme suyu florür açısından zenginse veya çocuk başka kaynaklardan (örneğin vitamin takviyeleri) florür alıyorsa, florürlü diş macunu kullanımı veya florür takviyesi konusunda diş hekimine danışmak en doğrusudur.

Çocukların düzenli olarak (ilk diş çıktıktan sonra veya en geç 1 yaşında başlayarak) diş hekimine götürülmesi, risk değerlendirmesi yapılmasına, koruyucu uygulamaların (florür vernik, fissür örtücü gibi) planlanmasına ve ebeveynlerin doğru bakım yöntemleri konusunda bilgilendirilmesine olanak tanır.

Beslenmenin Rolü ve Asit Erozyonundan Korunma

Ağız ve diş sağlığımız, genel beslenme alışkanlıklarımızla yakından ilişkilidir. Beyaz leke oluşumunda da beslenmenin önemli bir rolü vardır. Özellikle sık sık şekerli ve karbonhidratlı gıdaların tüketilmesi, ağızdaki çürük yapıcı bakteriler için sürekli bir besin kaynağı oluşturur. Bu bakteriler şekeri aside dönüştürerek mine yüzeyinde demineralizasyona ve dolayısıyla beyaz lekelere zemin hazırlar.

Ara öğünlerde tatlı atıştırmalıklar, şekerli içecekler veya yapışkan karbonhidratlar (cips, kraker gibi) tüketmek, ağız ortamının uzun süre asidik kalmasına neden olarak riski artırır. Bu tür gıdaların tüketimini sınırlamak ve ana öğünlerle birlikte tüketmeye çalışmak, ağız sağlığı açısından daha doğru bir yaklaşımdır.

Asitli yiyecek ve içeceklerin diş minesine doğrudan zarar vererek erozyona yol açtığını belirtmiştik. Bu tür erozyon da beyaz lekelere veya mine kaybına neden olabilir. Gazlı içecekler, enerji içecekleri, şarap, turunçgiller (limon, portakal, greyfurt) ve sirkeli salata sosları gibi asidik potansiyeli yüksek gıdaların tüketim sıklığını azaltmak önemlidir.

Eğer tüketilecekse, ağızda uzun süre bekletmeden yutmak, ardından ağzı suyla çalkalamak asidin etkisini azaltabilir. Pipet kullanmak da asitli içeceklerin dişlerle doğrudan temasını bir miktar azaltabilir. Ayrıca, diş minesinin remineralizasyonu için gerekli olan kalsiyum ve fosfat açısından zengin gıdaları (süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, kuruyemişler) yeterli miktarda tüketmek de diş sağlığını destekler.